nazım hikmet sen şiiri hikayesi
Onlardan kalbime sevda geçmiyor. Ben yordum ruhumu biraz da sen yor. Çünkü bence şimdi herkes gibisin. Yolunu beklerken daha dün gece. Kaçıyorum bugün senden gizlice. Kalbime baktım da işte iyice. Anladım ki sen de herkes gibisin. Büsbütün unuttum seni eminim. Maziye karıştı şimdi yeminim.
NazımHikmet Ran’ın Yaptığı 15 Resim. Nazım Hikmet: Çok gittiler, dere tepe yok ettiler; bir de dönüp baktılar ki, Tarihe ışık, Bedreddin’e ağıt; Nazım’ın Şeyh Bedreddin Destanı’nı Tuncel Kurtiz’den dinleyin. Nazım Hikmet’in Üzerine Şiir Yazdığı İbrahim Balaban’ın Üç Tablosu.
Nazım Hikmet Ran Kimdir? Nâzım Hikmet Ran ya da Türkiye’den ayrıldıktan sonraki soyadı ile Nâzım Hikmet Borzecki (15 Ocak 1902; Selanik, Osmanlı İmparatorluğu – 3 Haziran 1963; Moskova, SSCB), Türk şair ve yazardır. Devamını Oku
Telif Hakları vBulletin v3.8.4 - ©2000-2022 - Jelsoft Enterprises Ltd. Search Engine Optimization by vBSEO 3.2.0'e Aittir.
Nazım Hikmet Şiirleri - Bir Ayrılış Hikayesi : Erkek kadına dedi ki, Seni seviyorum, ama nasıl? avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya,
Site De Rencontre Ça Marche Ou Pas. Seni Düşünüyorum Türkiye Komünist Partisi, T. K. P.'m benim, seni düşünüyorum. Sen dünümüz, bugünümüz, yarınımızsın, en büyük ustalığımız, en ince hünerimizsin. Sen aklımız, yüreğimiz ve bir anılır şanlı soyun var sen küçük kardeşisin ' bana bugünMübarek alnındaki yara yerinleve işçi bileklerinde zincir izleriyle dimdik, pırıl yalnız seninleBacımınkiler gibi gök gözlü şehrim, İstanbul'um, seni düşünüyorum. Oturmuşum deniz kıyısına, bakıyorsun limana giren Amerikan açsın, da bakıyor sana, hem de nasıl, efendinmiş, patronunmuş, sahibinmiş gibi itoğlu it. Bozkırdaki tarlalar sizi karasapanla sürülürdünüz, kavruk olurdu ekininiz, kavruktu mavruktu, buğday idi ya, Amerikan şimdi beton dökmüş oraya, ölüme uçak alanı yapmış uzun şoseler sizi kervan geçmez, kuş uçmaz, ölmeğe, öldürmeğe gidilir düşünüyorum tornacı bu sabah basıldı evin, belki şimdi Birinci Şubedesin, kolların kelepçeli arkadan, Kan içinde yüzün gözün. Biliyorum söyletemezler ?Barış Yolu? dergisini kimden alıp düşünüyorum Hasan oğlu birinin bilmem kaçıncı eri. Selam vermedin diye, çipil teğmen, basıyor tokadı sana. Sen sımsıkı duruyorsun, yüzünde beş parmağın yeri. Biliyorum Hasan oğlu Hüseyinkaçacaksın, katletmiye gitmeyeceksin Korede kardeşlerini Seni düşünüyorum Hatçe çok arık toprağa benziyorsun, hayır topraksızlığa. Beş çocuk doğurdun, üçü köy halkını peşine zaptetmeğesüngülerin ardındaki bey toprağını. Üniversiteli kız seni bir yıldır, en az üç yıl bir şiirimi okumuştun, sesin kulağımda düşünüyorum sayacı İsmail Usta, Marşal emretti, açıldı gümrük kapıları, sen dükkanın kapısını kapattın, zarf, kaat sattınGalatasaray da, postanenin sonra, sonra öldün veremdenev halkıyla beraber. Seni düşünüyorum perde indi mi gözlerine? Karanlıkta mısın? Karıcığım, seni kesildi mi büsbütün, emziremiyor musun artık tosunumu Memed'imi? Ev kirasını bu ay verebildin mi? Ben aklında mıyım? Mavi bulutlar geçiyor altın kubbelerin üzerinden, kırmızı bacaların, beyaz kulelerin üzerinden mavi bulutlar Moskova'nın pencerelerinden birinden seni düşünüyorum memleketim memleketim, Türkiye'm seni düşünüyorum zaten bir dakka çıktığın yok aklımdan, hasretin dayanılır gibi değil Moskova'da yaşamanın saadeti olmasa, burda herkes sormasa seni benden, Sovyet insanlarından her gün mektup gelmese, sevmese seni onlarbenim onları sevdiğim
Haberler > Nazım Hikmet'in Meşhur Şiiri Ceviz Ağacı'nın Hikayesi - 1325 - 1759 Nazım Hikmet ve Piraye hakkında çok şey yazıp söylendi. Ama belki de onların en hüzünlü hikayelerinden biri, Cem Karaca'nın harika sesinden aklımıza kazınan Ceviz Ağacı şiirinin Notu İçerik yapıldıktan bir süre sonra bahsi geçen şiir hikayesinin doğru olmadığı, Nazım Hikmet'in şiiri 1957 yılında Bulgaristan'ın 'Balçık' kentinde memleket hasretinden dolayı yazdığı kanıtlanmıştır. Anlatılan hikaye gerçeği yansıtmamaktadır. Nazım'ın hayatı sürgün, hapis ve aşk üçgeninde sürüklenip durdu. Hayatının çoğunun sürgün ve polis kovalamacasıyla geçtiğini sizler de bilirsiniz. Ünlü aşk şairi çok acı çekmiş ve memleketinden uzakta yaşayıp ölmüş. Onun hakkında çok şey söylendi ama bizce onu en iyi yine şiirleri anlatıyor. Cem Karaca'nın Ceviz Ağacı şarkısını bilmeyen yoktur ama belki bu şarkının sözlerinin Nazım Hikmet'e ait bir şiirden olduğunu duymamış olabilirsiniz. Rivayete göre, Nazım Hikmet'in kaçak olduğu ve her yerde polis tarafından arandığı günlerde sevgilisi Piraye'yi çok özlediği için onu bir kere görmek ister. Bu yüzden güvendiği arkadaşlarından biriyle Piraye’ye haber ulaştırır. Fakat arkadaşı pek de güvenilir biri olmasa gerek, Nazım Hikmet'in Piraye'yle buluşacağını polise anlatır. Hatta bu arkadaş polislere ”Nazım Gülhane Parkı’nda, en ulu ceviz ağacının altında olacak” , ”tam 12’de” diye söyler. Buluşma günü geldiğinde Nazım Piraye'yi görmek sevinciyle Gülhane Parkı'na gelir. Ancak her yer polis kaynamaktadır... Ne yapacağını bilemediğinden ve polislere görünmeden de kaçamadığından en yakınındaki ceviz ağacına tırmanmak orada saklanmak zorunda kalır. Sevgilisi Piraye, ağacın altına geldiğinde her yer polis olduğu ve Piraye'nin de izlendiğini bildiği için sesini çıkaramaz. Çünkü Piraye'nin en ufak bir tepkisinde Nazım da yakalanacağının farkındadır. Polisler bir yanda, Piraye ağacın altında, Nazım ağacın tepesinde bekler durur… Şair, her zaman yanında taşıdığı kağıdı kalemi çıkarır; hepimizin bildiği o şiiri kaleme almaya başlar. “Başım köpük köpük bulut içim dışım deniz'' ''Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’ndaBudak budak serham serham ihtiyar bir cevizNe sen bunun farkındasın ne polis farkındaBen bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda'' ''Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl'' Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril Koparıver gözlerinin gülüm yaşını sil Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim varYüz bin elle dokunurum sana İstanbul’aYapraklarım gözlerimdir şaşarak bakarımYüz bin gözle seyrederim seni İstanbul’uYüz bin yürek gibi çarpar çarpar yapraklarım
En güzel Nazım Hikmet şiirleri kısa sayfamızda, Nazım Hikmet’in yazdığı bütün şiirlerini ve aşk şiirlerini döneme damga vurmuş en önemli şairlerimizden birisi olan Nazım Hikmet Ran, 14 Ocak 1982 Selanik doğumludur. Takvimler 3 Haziran 1963 yılını gösterdiğinde kalp krizinden öldü. Mezarı hala Moskova Novodeviçi Mezarlığında olan mavi gözlü dev ülkesinden ayrı bir şekilde gurbette yatmaktadır. Şiirleri ile bir çok ödül alan Nazım Hikmet, çağdaş Türk şiirinin en önemli isimleri arasında gösterilmektedir. Devrim konulu şiirleri ve komünist siyasi düşünceleri onun yıllarca hapislerde yatmasına sebep olmuştur. Burada kendisinin en sevilen ve en ünlü 17 şiirini sizler için Ceviz Ağacı Şiiri2. Tahir İle Zühre Şiiri3. Yaşamaya Dair Şiiri4. Güzel Günler Göreceğiz Şiiri5. Vatan Haini Şiiri6. 835 Satır Şiiri7. Kadın Şiiri8. Seni Düşünmek Güzel Şey Şiiri9. Mavi Gözlü Dev Şiiri10. Piraye İçin Şiiri11. Salkım Söğüt Şiiri12. Dünyayı Verelim Çocuklara Şiiri13. Henüz Vakit Varken Gülüm Şiiri14. Bugün Pazar Şiiri15. Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin Şiiri16. Yine Sana Dair Şiiri17. Kız Çocuğu Şiiri1. Ceviz Ağacı ŞiiriBaşım köpük köpük bulut, İçim dışım deniz, Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında, Budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz. Ne sen bunun farkındasın, ne polis bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında, Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl. Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril. Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var, Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul’a. Yapraklarım gözlerimdir. Şaşarak bakarım. Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul’u. Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında, Ne sen bunun farkındasın, ne polis Tahir İle Zühre ŞiiriTahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, Bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte Yani bir barikatta dövüşerek Meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken Meselâ denerken damarlarında bir serumu Ölmek ayıp olur mu?Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp dünyayı doludizgin Ama o bunun farkında değildir Ayrılmak istemezsin dünyadan Ama o senden ayrılacak Yani sen elmayı seviyorsun diye Elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahir’i Zühre sevmeseydi artık Yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp Yaşamaya Dair ŞiiriIYaşamak şakaya gelmez, Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın Bir sincap gibi mesela, Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, Yani bütün işin gücün yaşamak ciddiye alacaksın, Yani o derecede, öylesine ki, Mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, Yahut kocaman gözlüklerin, Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda İnsanlar için ölebileceksin, Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, Hem de en güzel en gerçek şeyin Yaşamak olduğunu bildiğin öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, Yaşamak yanı ağır ki, ağır ameliyatlık hastayız, Yani, beyaz masadan, Bir daha kalkmamak ihtimali de var. Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini Biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, Hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, Yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz En son ajans ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, Diyelim ki, cephedeyiz. Daha orda ilk hücumda, daha o gün Yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, Fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz Belki yıllarca sürecek olan savaşın ki hapisteyiz, Yaşımız da elliye yakın, Daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız, İnsanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla Yani, duvarın ardındaki nasıl ve nerede olursak olalım Hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak…1948IIIBu dünya soğuyacak, Yıldızların arasında bir yıldız, Hem de en ufacıklarından, Mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, Yani bu koskocaman dünya soğuyacak günün birinde, Hatta bir buz yığını Yahut ölü bir bulut gibi de değil, Boş bir ceviz gibi yuvarlanacak Zifiri karanlıkta uçsuz çekilecek acısı bunun, Duyulacak mahzunluğu şimdiden. Böylesine sevilecek bu dünya Yaşadım’ diyebilmen Güzel Günler Göreceğiz ŞiiriGüzel günler göreceğiz çocuklar Güneşli günler göreceğiz. Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar Işıklı maviliklere süreceğiz…Açtık mıydı hele bir son vitesi, Adedi devir, motorun sesi. Uuuuuuuy! Çocuklar kim bilir Ne harikuladedir 160 kilometre giderken şimdi bize, Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır. Yalnız cumaları, yalnız pazarları…Hani şimdi biz, Bir peri masalı dinler gibi seyrederiz Işıklı caddelerde mağazaları. Hani bunlar, 77 katlı yekpare camdan şimdi biz haykırırız Cevap Açılır kara kaplı kitap; kapar kolumuzu Kırılan kemik, şimdi bizim soframıza Haftada bir et gelir Ve çocuklarımız işten eve Sapsarı iskelet şimdi biz; İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar Güneşli günler göreceğiz. Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar Işıklı maviliklere Vatan Haini Şiiri“Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.” Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, Bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson’un 66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. “Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt Hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, Kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, Vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, Vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, Vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, Vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, Ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, Vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, Vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, Ben vatan hainiyim. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor 835 Satır ŞiiriÇok uzaklardan geliyoruz Çok uzaklardan… Kulaklarımızda hâlâ Şimşekli sesi var sapan taşlarının. Ormanlarında yabani aygırlar kişniyen Dağ başlarının Kanlı hayvan kemikleriyle çevrilen sınırları Geldiğimiz yolun ucudur. Yine fakat Geniş kalçalı genç bir ananın Gergin gebe karnı gibi doğurucudur Mataralarımızda çalkalanan uzaklardan geliyoruz.. Tütüyor yanık bir et kokusu Çizmelerimizin köselesinden… Ürkerek Adımlarımızın sesinden Kanlı karanlık yıllar Kanatlı bir hayvan gibi havalanıyor… Ve karanlıklarda yanıyor En önde gidenin Ateş bir ok gibi gerilen kolu..Çok uzaklardan geliyoruz Çok uzaklardan.. Kaybetmedik bağımızı çok uzaklarla..Bize hâlâ Konduğumuz mirası hatırlatır Bedreddin’i Simavînin boynuna inen satır. Engürülü esnaf Ahilerle beraberdik. Biliriz Hangi pir aşkına biz Sultan ordularına kıllı göğüslerimizi gerdik…Çok uzaklardan geliyoruz. Alevli bir fanus gibi taşıyoruz ellerimizde İhrak binnar edilen Galile’nin Dönen küre gibi yuvarlak kafasını. Ve ancak Bizim kartal burunlarımızda buluyor Lâyık olduğu yeri Materyalist camcı İspinozanın Gözlükleri..Çok uzaklardan geliyoruz Çok uzaklardan.. Ve artık Saçlarımızı tutuşturarak Gecenin evinde yangın çıkaracağız; Çocuklarımızın başlarıyla kıracağız Karanlık camlarını!.. Ve bizden sonra gelenler Demir parmaklıklardan değil, Asma bahçelerden seyredecek Bahar sabahlarını, yaz akşamlarını…7. Kadın ŞiiriKimi der ki kadın Uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın Yeşil bir harman yerinde Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir. Kimi der ki ayalimdir, Boynumda taşıdığım vebalimdir. Kimi der ki hamur yoğuran. Kimi der ki çocuk doğuran. Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal. O benim kollarım, bacaklarım, başımdır. Yavrum, annem, karım, kızkardeşim, Hayat Seni Düşünmek Güzel Şey ŞiiriSeni düşünmek güzel şey, Ümitli şey, Dünyanın en güzel sesinden En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey. Fakat artık ümit yetmiyor bana, Ben artık şarkı dinlemek değil, Şarkı söylemek Mavi Gözlü Dev ŞiiriO mavi gözlü bir devdi. Minnacık bir kadın sevdi. Kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruli hanımeli açan bir ev. Bir dev gibi seviyordu dev. Ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin, yapamazdı yapısını, çalamazdı kapısını bahçesinde ebruli hanımeli açan mavi gözlü bir devdi. Minnacık bir kadın sevdi. Mini minnacıktı kadın. Rahata acıktı kadın yoruldu devin büyük yolunda. Ve elveda! deyip mavi gözlü deve, girdi zengin bir cücenin kolunda bahçesinde ebruli hanımeli açan anlıyor ki mavi gözlü dev, dev gibi sevgilere mezar bile olamaz bahçesinde ebruli hanımeli açan Piraye İçin ŞiiriNe güzel şey hatırlamak seni; ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken…Ne güzel şey hatırlamak seni bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının… İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti… Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının, güneşli bir rahatlık ve etin daveti kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık…Ne güzel şey hatırlamak seni, yazmak sana dair hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek filanca gün, falanca yerde söylediğin söz, kendisi değil edasındaki dünya…Ne güzel şey hatırlamak seni. Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine bir çekmece bir yüzük, ve üç metre kadar ince ipek dokumalıyım. Ve hemen fırlayarak yerimden penceremde demirlere yapışarak hürriyetin sütbeyaz maviliğine sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım…Ne güzel şey hatırlamak seni ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş Salkım Söğüt ŞiiriAkıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!Ah ne yazık! Ne yazık ki ona dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak, beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!Nal sesleri sönüyor perde perde, atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!Atlılar atlılar kızıl atlılar, atları rüzgâr kanatlılar! Atları rüzgâr kanat… Atları rüzgâr… Atları… At…Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi. Siyah örtüler indi mavi gözlerine, sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine!Ağlama salkımsöğüt ağlama, Kara suyun aynasında el bağlama! el bağlama! ağlama!12. Dünyayı Verelim Çocuklara ŞiiriDünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında dünyayı çocuklara verelim kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi hiç değilse bir günlüğüne doysunlar bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı çocuklar dünyayı alacak elimizden ölümsüz ağaçlar Henüz Vakit Varken Gülüm ŞiiriHenüz vakit varken, gülüm Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri Volter rıhtımında dayayıp seni duvara öpmeliyim ağzından sonra dönüp yüzümüzü Notrdam’a çiçeğini seyretmeliyiz onun, birden bana sarılmalısın, gülüm, korkudan, hayretten, sevinçten ve de sessiz sessiz ağlamalısın, yıldızlar da çiselemeli, incecikten bir yağmurla karışarak. Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, şu Mayıs gecesi rıhtımdan geçmeliyiz söğütlerin altından, gülüm, ıslak salkım söğütlerin. Paris’in en güzel bir çift sözünü söylemeliyim sana, en güzel, en yalansız, sonra da ıslıkla bir şey çalarak gebermeliyim bahtiyarlıktan ve insanlara inanmalıyız. Yukarda taştan evler, girintisiz, çıkıntısız, birbirine bitişik ve duvarları ayışığından ve dimdik pencereleri ayakta uyukluyor ve karşı yakada Luvur aydınlanmış ışıklarla aydınlanmış bizim için billur sarayımız…Henüz vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm, yüreğim dalındayken henüz, şu Mayıs gecesi rıhtımda, depolarda kırmızı varillere oturmalıyız. Karşıda karanlığa giren kanal. Bir şat geçiyor, selamlıyalım gülüm, geçen sarı kamaralı şatı selamlıyalım. Belçika’ya mı yolu, Hollanda’ya mı? Kamaranın kapısında ak önlüklü bir kadın tatlı tatlı vakit varken, gülüm, Paris yanıp yıkılmadan, henüz vakit varken, gülüm… Parisliler, Parisliler, Paris yanıp Bugün Pazar ŞiiriBugün pazar. Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar. Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak bu kadar mavi bu kadar geniş olduğuna şaşarak kımıldamadan durdum. Sonra saygıyla toprağa oturdum, dayadım sırtımı duvara. Bu anda ne düşmek dalgalara, bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. Toprak, güneş ve ben… Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin ŞiiriGözlerim gözünde aşkı seçmiyor Onlardan kalbime sevda geçmiyor Ben yordum ruhumu biraz da sen yor Çünkü bence şimdi herkes gibisinYolunu beklerken daha dün gece Kaçıyorum bugün senden gizlice Kalbime baktım da işte iyice Anladım ki sen de herkes gibisinBüsbütün unuttum seni eminim Maziye karıştı şimdi yeminim Kalbimde senin için yok bile kinim Bence sen de şimdi herkes Yine Sana Dair ŞiiriSende, ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini, sende, ben, kumarbaz macerasını keşiflerin, sende uzaklığı, sende, ben, imkansızlığı bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine ve kan ter içinde, aç ve öfkeli, ve bir avcı istihasıyla etini dişlemek ben, imkansızlığı seviyorum, fakat asla ümitsizliği Kız Çocuğu ŞiiriKapıları çalan benim kapıları birer birer. Gözünüze görünemem göze görünmez öleli oluyor bir on yıl kadar. Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü tutuştu önce, gözlerim yandı kavruldu. Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok. Şeker bile yiyemez ki kağıt gibi yanan kapınızı, teyze, amca, bir imza ver. Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler.
nazım hikmet sen şiiri hikayesi