misaki milli ve lozan antlaşması karşılaştırılması

Lozan Antlaşması'nın 95 Lozan'ın ne getirip götürdüğünün Milli Mücadele'nin hemen öncesi ile karşılaştırılması gerektiğini işaret eden Saygılı, sözlerini şöyle 2days agoLozan Antlaşması’nın sadece ülkemizin değil, aynı zamanda muhatap ülkelerin sömürgesi konumundaki farklı ulusların da kaderini etkilemiş evrensel bir belge olduğunu belirten Başkan Soyer, “Bu buluşmamızda, Lozan’ı tüm sosyal ve ekonomik boyutlarıyla ele alarak bu tarihi anlaşma konusunda üretilen suni gündemlere Türkiye’nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanınmasını sağlayan ve 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın 99’uncu yılı kutlu olsun. A+ A-. Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi olan Lozan Antlaşması; Kurtuluş Savaşı’nı bitiren, yeni kurulan cumhuriyetin kayıtsız ve şartsız olarak SevrAntlaşması kayıtsız şartsız teslim belgesiyken Lozan, varlığına ve bağımsızlığına düşkün Türk ulusunun dirilişinin simgesidir. Batı karşısında duyulan ezikliğin tarihe gömüldüğünü, eşitlik prensibinin temel alındığını, dayatma yerine karşılıklı anlaşma, uzlaşma yoluyla barışa varılabileceğinin Misakı Milli Kararları (28 Ocak 1920) Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığı sırada işgal edilmemiş olan bölgelerin tümü, ayrılmaz bir bütündür. İşgal atındaki Arap halkları, özgürce verecekleri oylarla kendi geleceklerine kendileri karar vermelidir. Kendi istekleriyle ana vatana katılmış olan Kars, Ardahan ve Batum Site De Rencontre Ça Marche Ou Pas. Ders Notları Misaki Milli Kısa Kararlar 1-Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandığında işgal edilmemiş yerler Türk yurdu sayıldı. Yorum Milli Sınırlar çizilmiştir. 2-Ülkemizdeki azınlıklara, dışarıdaki Türkler kadar halklar verilmelidir YorumÜlkeler arası EŞİTLİK İLKESİ benimsenmiştir. 3-İstanbul ve Boğazlar tehlikelerden arındırılırsa uluslararası ticarete açılacaktır. Yorum Bu toprakların bizim olduğu vurgulanmıştır. 4-Kapitülasyonlar kaldırılmalıdır. Yorum Kapitülasyonların kaldırılması gerektiği bildirilmiştir. 5-Boğazlar ve sınırlar konusundaki şartlar kabul edilirse bize düşecek olan dış borçlar ödenecektir. Misaki Milli Kararları 6-Kars, Ardahan, Batum ve Batı Trakya’da gerekirse halk oylaması yapılacaktır. Yorum Buraların çoğunluğu Türk’tü bu yüzden halk oylamasını istiyoruz. 7-Arap topraklarının geleceği bölge halkının vereceği oylara göre belirlenecektir. Belki Bunlar İlginizi Çekebilir. Sosyal Bilgiler Küresel Bağlantılar Türkiye’de ve Dünyada Barış Uluslararası Kuruluşlar İçindekiler1 TÜRKİYE’DE ve DÜNYADA BARIŞ ULUSLARARASI ÜLKEMİZİN İÇİNDE YER ALDIĞI ULUSLARARASI BİRLEŞMİŞ … Lozan Konferansında Görüşülen Konular Taraflar yeni bir savaş durumunu göze alamadıklarından, 23 Nisan 1923’te görüşmeler yeniden başlamıştır. Görüşmeler sonunda, 24 Temmuz 1923 günü İsviçre’nin Lozan kentinde Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Lozan Barış Konferansı’nda yıllarca birikmiş olan sorunlar görüşülmüştür. Bu sorunları ikiye ayırmak Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar Doğu Trakya, Ege adaları Türkiye’de oturan Rumlarla Yunanistan’da oturan Türklerin yer değişimi, Yunanistan’ın işgalci olarak girdiği Türk topraklarında yaptığı tahribat için ödemesi gereken savaş tazminatı ve patrikhane sorunu Türkiye ile diğer İtilaf Devletleri arasındaki sorunlar Boğazlar, Musul, Kapitülasyonlar ve Osmanlı Borçları sorunu idi. Kısaca özetleyecek olursak Lozan’da görüşülecek sorunlar, Trakya, Musul, Boğazlar, azınlıklar, ekonomik ve mali konular ve kapitülasyonlar idi. Bu antlaşmada üzerinde durulan esaslar ise başlıklar halinde şöyledirSınırların Durumu- Güney Sınırı Suriye Sınırı 20 Ekim 1921’de Fransa ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında imzalanan Ankara Antlaşması’nda belirl enen sınır aynen kabul Irak Sınırı Musul Sorunu Irak sınırı ve Musul sorunu Lozan’da çözümlenemedi. Buradaki anlaşmazlık konusu Musul’du. İngiltere Musul’u Türkiye’ye bırakmak istemiyordu. Bu nedenle Irak sınırı sorunu 9 aylık bir süre içinde yapılacak Türk- İngiliz ikili görüşmelerinde çözümlenecek, anlaşma sağlanamazsa çözüm Milletler Cemiyetinin kararına Batı Sınırı Yunanistan’la olan batı sınırımız, Misakımilli’ye uygun olarak çizildi. Mudanya Ateşkes Antlaşması’nda tespit edildiği gibi Meriç Nehri iki ülke arasında sınır kabul edildi. Balkan Savaşları ile elden çıkan Batı Trakya geri alınamadı. Yunanistan Karaağaç ve yöresini savaş tazminatı olarak Türkiye’ye bıraktı. İmroz, Bozcaada ve Tavşan adaları dışındaki Ege Adaları Yunanistan’a bırakıldı. Buna karşılık Midilli, Sakız, Sisam ve Nikaraya Adaları gibi Anadolu kıyısına yakın adalar asker ve silahtan arındırılacaktı. Balkan Savaşları’nda kaybedilen Ege Adaları geri alınamadı. Doğu Trakya bize geri verildi. 12 Ada İtalya’ya DurumuTürk milletinin gelişmesine ve güçlenmesine engel olan kapitülasyonlar bütün sonuçlarıyla MeselesiYeni Türk Devleti’nin sınırları içinde yaşayan Müslüman olmayan azınlıkların Türk vatandaşı olduğu kabul edilmiştir. Bundan dolayı antlaşmanın maddelerine azınlıklara ait özel bir ayrıcalık konulmamıştır. Azınlıklar; Türklerle eşit haklara sahip olmuşlardır. Türkiye’de yaşayan Rumlarla Yunanistan’da yaşayan Türklerin karşılıklı olarak değiştirilmesi kararlaştırıldı. Fakat İstanbul’da yaşayan Rumlarla, Batı Trakya’da yaşayan Türkler bu değişimin dışında TazminatlarıOsmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesi ve yenik olarak ayrılmış olması nedeniyle Türkiye’nin karşısında olan devletler savaş tazminatı ödemesini istemişlerdir. Savaş sırasında Almanya’da rehin tutulan beş milyon altınımız ile savaş yıllarında İngiltere’ye sipariş edilen ve bedeli ödenen iki savaş gemimiz savaş tazminatı sayılmıştır. Böylece fiilen ilimizde bulunmayan mallar karşılık gösterilerek savaş tazminatları ödenmiş oldu. Ancak Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’da büyük yıkımlara sebep olan Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağaç ve çevresini Türkiye’ye BorçlarıOsmanlı Devleti’nin 1854 yılında başlayıp I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Batılı devletlerden aldığı borçlar büyük bir miktar tutuyordu. Devlet bu borçları ödeyemediği için alacaklı devletler Duyun-u Umumiye İdaresini Genel Borçlar Yönetimi teşkilatını kurarak paralarını elde etme yoluna gitmişlerdir. Osmanlı Devleti’nden ayrılan ve bağımsız olan devletlerin sahip olduğu topraklara harcanan borçlarda bizden isteniyordu. Bu istek yeni Türk Devleti’nin temsilcileri tarafından reddedildi. Türk barış heyeti bu borçların Osmanlıdan ayrılan devletlerarasında paylaşılmasını istedi. Bunun üzerine borçlar, Osmanlı Devleti’nden ayrılan yeni devletlerarasında bölüştürüldü. Türkiye’ye düşen miktarın düzenli taksitlerle ödenmesi kararlaştırıldı. Türkiye bu taksitleri kağıt para ile MeselesiBoğazlar meselesi, Osmanlı Devleti’nin zayıflamasıyla ortaya çıkmış, 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi’yle Boğazlar ilk defa uluslararası statü kazanmıştır. Sevr Barış Antlaşması’na göre Boğazların yönetimi, Boğazlar Komisyonuna bırakılmış ve bölgenin silahtan arındırılması kararlaştırılmıştır. Lozan Konferansı’nda ele alınan Boğazlar sorunu geçici olarak şöyle bir çözüme bağlanmıştır. İtilaf Devletleri’nin işgali tümüyle kalkacak ve Boğazlar Milletler Cemiyeti’nin denetiminde uluslararası bir Boğazlar Komisyonu tarafından yönetilecekti. Boğazlar bize verildi. Ancak, geliş gidiş serbest olacaktı. Barış zamanında askeri nitelik taşımayan gemiler ve uçaklar Boğazlardan serbestçe geçebilecekti. Savaş durumunda Türkiye savaşta yer alırsa Boğazlar üzerinde istediği gibi davranma hakkına sahip olacaktı. Savaşta tarafsız olan gemi ve uçaklara yardım etmemek şartıyla geçiş hakkı verecektir. Boğazların her iki yakasındaki 15 km’lik bir alan askerden BoşaltılmasıBu antlaşmaya göre, Lozan Antlaşması’nın, Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanmasından altı hafta sonra İtilaf Devletleri İstanbul ve Boğazları Türk kuvvetlerine teslim edeceklerdi. Antlaşma gereğince İtilaf Devletleri 2 Ekim 1923 tarihinde Türk bayrağını ve Türk askerini selamlayarak İstanbul’u boşalttı. Böylece Mustafa Kemal Paşa’nın “Geldikleri gibi giderler.” sözü kanıtlanmış bulunan Ortodoks Fener Rum Patrikhanesi yıkıcı çalışmalar yapıyordu. Türkiye, Patrikhane’nin ülke sınırları dışına çıkarılmasını istemişti. Fakat bu isteği kabul edilmemiştir. Siyasi faaliyette bulunmamak şartıyla İstanbul’da kalmasına karar Millî Eğitim Bakanlığı Açık Öğretim Okulları Açık Öğretim Lisesi- Meslekî Açık Öğretim Lisesi İçin Hazırlanan 11. Sınıf Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 1 Ders Notları, Alim ÖZTÜRK, s 179, 2007 - Okuma Sayısı Bu yazı 127876 defa okunmuştur. BİLDİĞİM kadarıyla Misakı Milli konusunda en kapsamlı akademik çalışma Mustafa Budak’ın 580 sayfalık eseridir "İdealden Gerçeğe, Misakı Milli’den Lozan’a Dış Politika", Küre Yayınları, Millet Cad. Gülşen Ap. 19 / 20, Aksaray, 34300, İstanbul, kure kitabı okumadan Misakı Milli’yi, Milli Mücadele’yi, Musul meselesini, Lozan’ı ve Meclis’teki tartışmaları, hatta Tek Parti rejimine geçişi anlamak ilgisi bakımından, Musul tartışmaları... Lozan’ı eleştiren ve "ben Türkleşmiş Kürdüm" diyen Siirt mebusu Yusuf Ziya Bey’in Meclis kürsüsünde söyledikleri"Bugünkü arazi vaziyetini Avrupa ve İtilaf devletleri öyle tespit etmişlerdir ki, Türkle Kürt beraber yaşamazlarsa, ikisi için de akıbet yoktur. İçtimai vaziyetimiz bunu gösteriyor. Hangisi hangisine ihanet ederse ikisi için de akıbet yoktur."Musul’suz barış, Türkiye’ye karşı "barıştan sonra Doğu Anadolu’da mühim bir cephe" yaratılması demek olacaktı! Sf. 427Aynen öyle oldu...***MİSAKI MİLLİ, Osmanlı Mebusan Meclis’nde kabul edildiği için, kitap 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmasından önceki gelişmelere büyük bir yer ayırmış haklı "Nutuköta izahatına 19 Mayıs 1919 gününden başladığı için, ondan önceki dönem resmi tarihte pek önemsenmez. Burak’ın kitabının ilk iki yüz sayfasında Samsun’dan önceki olaylar, Mütareke, Milli Mücadele’nin İstanbul’daki kökleri ve Misakı Milli’nin kabulü çok iyi Mücadele’nin başlarında herkes, bu arada Mustafa Kemal Paşa da Musul ve Batı Trakya’nın Misakı Milli’nin içinde bir vatan parçası olduğunu savunur, asla taviz verilmeyeceği belirtilir...Fakat Musul İngilizlerce işgal edilmiştir ve Lozan’da başka konular bir çözüme bağlandığı halde Musul imza atılacak veya durumda "reel politik" ağır basar. Mustafa Kemal, İsmet, Karabekir, Refet, Rauf gibi Milli Mücadele liderleri savaşın uygun olmayacağı görüşündedir. Mustafa Kemal de artık "Misakı Milli bir sınır çizmemiştir" diye konuşmaktadır. Sf. 388 vd.***KİTAPTA Milli Mücadele zaferini kazandığımız halde Lozan’da Musul’un, 12 Adalar’ın ve Batı Trakya’nın milli sınırlarımız dışında kalmasını şiddetle eleştiren görüşlere de geniş yer verilmiştir, eleştirenler çoğunlukla sivil kökenli milletvekilleridir. Mesela İngiltere’nin de savaşı göze almayacağını eleştirilere Mustafa Kemal ve arkadaşları askeri gerekçelerle ve "bir an önce sulh yapma lüzumu" ile cevap vermektedir. Sf. 425 vd.Neticede Lozan, Meclis’te 12 ret oyuna karşılık 213 oyla kabul bölümünde yazar, Atatürk’ün "Nutuköta yaptığı gibi, Lozan’ı Sevr’le mukayese etmekte ve büyük bir başarı olduğunu belirtmektedir. Ama Lozan’ı Misakı Milli ile mukayese edince ve tartışmaları dikkate alınca bu "eksikleri olan bir başarı" olduğunu söylemektedir. Sf. 506Çok önemli, ufuk açıcı bir eser... Son Güncellenme 26 Ocak 2020 ÇeşitBarış Antlaşmasıİmzalanma Tarihi24 Temmuz 1923YerLozan İsviçreİmzacıdevletlerBirleşik Krallık Fransa İtalya Krallığı Japonya Romanya Türkiye Yugoslavya Yunanistan KrallığıİmzalayanlarConstantin I. Diamand Dr. Rıza Nur Bey Elefterios K. Venizelos İsmet Paşa Kentaro Otchiai Jusammi Marki Camille Garroni Maurice Cesar Joseph Pelle Sör Horace RumboldDilleriFransızcaYunan kuvvetlerinin Kurtuluş Savaşı’nda başarılar kazanan düzenli Türk ordusunun karşısında direnç gösterememesi üzerine müzakerelere başlanılması kararı alındı. İngiltere ve Fransa bölgedeki çıkarlarının gideceği konusunda endişeliydiTürkiye’yi temsil etmek üzere bu antlaşmalara Rauf Orbay katılmak istiyordu ancak Mudanya’daki başarısından dolayı bu temsil hakkı İsmet İnönü’ye verildi. TBMM’yi İsmet İnönü başkanlığında Dr. Rıza Nur Bey ve Hasan Saka’dan oluşan bir heyet temsil İnönü’nün bu antlaşmaya gönderilmesinin en önemli sebebi geçmişteki siyasi ve askeri başarıları olmuştur. Lozan Barış Antlaşması’na Amerika Birleşik Devletleri de gözlemci göndermiştir. Görüşmeler 20 Kasım 1922’de başlamıştır; ama itilaf devletlerinin uzlaşmaz tutumu sebebiyle anlaşma sağlanamadan konferans dağılmıştır. Bu durum üzerine ordumuz her ihtimale karşı çatışma hazırlığına başlamıştır; ancak alakadar ülkelerin istemesi üzerine görüşmeler tekrar Lozan Antlaşması Nedir?2 Lozan Antlaşmasının a- b- c- d- Savaş e- f- g- h- Yabancı Okullar3 Lozan’ın Lehimize Çözüme Ulaşan Aleyhimize Çözümlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Lozan’dan Beklentileri4 Lozan Barış Antlaşması’nın Önemi5 Lozan’da Çözülemeyen KonularLozan Antlaşması Nedir?Lozan antlaşması, Kurtuluş savaşındaki zaferimizden sonra 24 Temmuz 1923 tarihinde TBMM ile Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Portekiz, Belçika, Romanya, Bulgaristan ve Yugoslavya temsilcileri arasında imzalanan bir barış antlaşması olarak bilinmektedir. Rusya ve Bulgaristan sadece boğazlar ile ilgili konularda bu görüşmelere Antlaşması’nın Maddelerini Kısaca Özetleyecek olursak;Sınırların oluşturulması,Osmanlı Borçları,Boğazlar Meselesi,Savaş Tazminatı,Azınlıkların durumu,Kapitülasyonlar,Patrikhane,Yabancı Okulların imzalayan Türk görüşmelerinin sona ermesine sebep olan anlaşmazlıkları şu şekilde kaldırılması en çok tartışma yaratan konudur,Musul meselesi,Boğazlar konusu,Musul ve Kerkük sorunların çözüme kavuşmaması sebebiyle görüşmelere ara verilmiş ve bir süre sonra tekrar görüşmeler anlaşmasının TBMM’de yer alan ilk orjinal halinden bir Antlaşmasının Maddeleria- SınırlarSuriye; 20 Ekim 1921’de Fransa hükümeti ile yapılan Ankara antlaşmasına göre belirlenmiştir. Yani Hatay, Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalmıştır; ancak 1939 yılında yapılan bölge referandumu ile Antakya, Türkiye’ye bağlanmıştır,Yunanistan; Mudanya Ateşkes Antlaşmasına göre belirlenmiştir. Yani Meriç ırmağı iki ülke arasındaki sınır olarak kabul antlaşma sırasında çözülemeyen konulardan birisidir. Musul – Kerkük sınır ve Petrol anlaşmazlığı nedeniyle bu konu Türkiye ve İngiltere arasında 9 ay içinde çözümlenmek üzere ertelenmiştir,İran; imzalanan Kasr-ı Şirin antlaşmasına göre, Türkiye – Bulgaristan sınırı da 1913 İstanbul Antlaşması’na göre belirlenmiştir,Türkiye’de Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan adası haricindeki Ege adalarını Yunanistan’a vermiştir. 12 Ada ise İtalya’ya kalmıştır. Ancak 2. Dünya Savaşı’ndan sonra İtalya’nın On İki Ada’dan çekilmesiyle birlikte Yunanistan’a antlaşması Türkiye haritası. 1923 Hatay ve boğazlardaki durum daha sonradan belli olmuştur. Türkiye-Irak sınırı da aynı şekilde sonradan BoğazlarÜzerinde en çok durulan konulardan biridir. Bu konu ilk görüşmelerde bir sonuca ulaşmasa da daha sonra çözüme kavuşturulmuştur,Türklerin başkanlığını yaptığı komisyon kurulacak ve bu komisyon tarafından yönetilecektir,Boğazların iki tarafındaki 15 – 20 kilometrelik alan askerden ve silahtan tamamen arındırılacaktır,Ticaret gemileri bu boğazlardan barış zamanında serbest bir şekilde geçebilecek, savaş gemileri ise sınırlandırılacaktır,Boğazlara herhangi bir saldırı olması durumunda gereken önlem Milletler Cemiyeti tarafından 1854 tarihinden beri aldığı borçlar artık ödenemez hale gelmişti. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan Lozan Antlaşmasına göre TBMM heyeti Osmanlı’dan kalan borçları ödemeyi kabul etmiştir,Kalan borçlar, ayrılan devletler arasında paylaştırılmış ve ödenmek üzere taksite bağlanmıştır 53. Madde.Borçların Türk Lirası ya da Fransız Frangı olarak ödenmesi kararına varılmıştır,Genel Borçlar Yönetimi ve Düyun-u Umumiye İdaresi Savaş TazminatıYunan Hükumeti’nin, Türkiye Cumhuriyeti’ne tazminat ödemesi kararı verilmiştir; ancak ülkenin ekonomik bakımdan zayıf olması sebebiyle bu tazminatı ödeyemeyeceği düşünülerek, Karaağaç ve çevresinin tazminat olarak Türkiye’ye AzınlıklarTürkiye sınırlarında yaşayan tüm azınlıklar Türk yurttaşı sayılmıştır,Azınlıklara tanınan ayrıcalıklara son verilmiş, azınlıkların Türk vatandaşlarına verilen haklardan yararlanmaları sağlanmıştır. Bu madde sayesinde Avrupalı devletlerin iç işlerimize karışması engellenmiştir,Azınlıklarla ilgili alınan kararlardan biri de nüfus mübadelesi kararıdır. Bu karar ile Türkiye’de yaşayan Rumlar ve Yunanistan’da yaşayan Türkler yer değiştirmiştir. Nüfus Mübadelesine İstanbul ve Batı Trakya’da yaşayanlar dahil KapitülasyonlarTBMM’nin kararlı olduğu ve kesinlikle taviz vermediği konu olarak bilinmektedir. Yabancı devletlere tanınan ayrıcalıklara tamamen son fırsat bilerek ülkemizde faaliyet gösteren ticaret kuruluşlarına, TC yasalarına uyma zorunluluğu PatrikhaneOrtodoksların dini merkezi olan bu kurumun, siyasi faaliyette bulunmamaları şartıyla İstanbul’da kalması Yabancı OkullarYabancı okulların, Türkiye’nin koyduğu yasalara uygun bir şekilde faaliyetlerine devam edebilmesi kararı alınmıştır,Bu okulların düzenlenmesinin Türk hükümeti tarafından yapılacağına karar verilmiştir. Bu sayede okullarda dini ve siyasi içerikli eğitim verilmesi engellenmiştir. Bu konu Fransız, Vatikan ve Türkiye arasında daha sonra tekrar bir sorun haline SonuçlarıTürkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ve Misak-ı Milli, itilaf devletleri tarafından resmen tanınmış ve kabul edilmiştir,Bu antlaşmanın yapılmasıyla birlikte Türkiye’yi zor durumda bırakan Sevr antlaşması geçersiz hale gelmiştir,Kapitülasyonlar kesin olarak kaldırılmış ve Türkiye Cumhuriyeti ekonomik özgürlük kazanmıştır,Verilen bağımsızlık mücadelesi ve bazı devletlere umut ışığı olmuştur,Rum ve Ermeni iddiaları tamamen sona ermiştir,Bu antlaşmadan sonra Batılı devletlerle ilişkiler yumuşamaya başlamış ve inkılaplara ortam hazırlanmıştır,Askeri zaferler sonrasında siyasi zaferler kazanılmıştır,Kürdistan kurulması politikaların esasları belirlenmiş ve sulh Çözüme Ulaşan KonularSavaş tazminatı lehimize çözümlenen konulardan biridir,Kapitülasyonlar tamamen kaldırılmış böylece Türkiye ekonomik bağımsızlığına kavuşmuştur,Azınlıklar konusunda kesinlikle ödün verilmemiş ve dış devletlerin iç işlerimize karışması engellenmiştir,İtilaf Devletlerinin İstanbul’u boşaltması da lehimize çözümlenen konulardan biridir,İlk görüşmelerde aleyhimize sonuçlanmasına rağmen Boğazlar ve Hatay sorunu daha sonradan lehimize çevrilen bir konu Çözümlenen KonularBatı Trakya’nın Yunanlılara bırakılması aleyhimize sonuçlanan konulardan biridir,12 Ada’nın kaybedilmesi ve bir daha geri alınamaması,Osmanlı borçlarının Türkiye Cumhuriyeti tarafından ödenmesi,Patrikhane’nin İstanbul’da imzalanma anı. İsmet Paşa imzayı Büyük Millet Meclisi’nin Lozan’dan BeklentileriTürkiye’nin sonra çözüme ulaştırmak istediği konulardan en önemlisi kapitülasyonlardı. Meclisin en önemli beklentisi kapitülasyonları geçersiz kılarak Türk Devleti’nin bağımsızlığını bir diğeri ise Ermeni devletinin kurulmasını ve Yunanistan arasında sorun haline gelmiş olan konulardan adalar, tazminat, Batı Trakya ve nüfus değişimi sorunlarını çözüme devletler ile aramızdaki sorunları çözerek barış elde İtilaf Devletleri ikilik çıkarmak amacıyla Konferansa hem TBMM’yi hem de Osmanlı Hükümeti’ni çağırmıştır; lakin 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılması ile birlikte bu ikiliğe son verilmiş ve bir sorun Fransızca orjinal halinden bir Barış Antlaşması’nın ÖnemiMustafa Kemal Atatürk, Yunanlıların verdiği zararı diğer devletlere gösterebilmek adına görüşmelerin İzmir kentinde gerçekleşmesini istemiştir; fakat Atatürk’ün bu isteği kabul edilmemiş ve Lozan Barış Konferansı İsviçre’nin Lozan kentinde imzalanmıştır. Söz alan temsilcimiz İsmet İnönü “Hürriyet ve istiklâl istiyoruz” diyerek Türk devletinin kararlılığını belirterek, hiçbir konuda ödün verilmeyeceğini tüm dünyaya duyurmuştur. Bu barış antlaşması 16 sözleşme, beyanname, esas nüsha, protokol ve nihai senetten oluşmuştur. Bu sözleşmede sözler veren devletler, sözlerinde durdukları için antlaşma uzun yıllar boyunca geçerli sayılmış ve günümüzde halen yürürlükte kalmayı başarmıştır. Mezarlıklar konusu da çok net şekilde açıklanmış ve Türkiye’nin egemenliği imzalayan yetkililer. İlk imza İsmet Paşa’ Çözülemeyen KonularLozan’da çözülemeyen konular 1923 ile 1939 tarihleri arasında çözülmüştür. Musul vilayeti/petrolü ve Irak sınırı meselesi,Boğazlar Çanakkale ve İstanbul sorunu,Hatay’ın durumunun netleşmemesi,Ege Adaları Barış Antlaşması sayesinde Türkiye, eşit ve bağımsızlığını kazanmış bir devlet olarak kamuoyu tarafından kabul edilmiştir. Türkiye’nin bağımsızlığını kazanmasının en etkili sebebi kapitülasyonların kaldırılması kaldırılmasıyla yabancı devletlere verilen ayrıcalıklar son bulmuştur. Bu antlaşma sonrasında Türk vatandaşları eşitlik ve bağımsızlık kazanırken, azınlıkların da bütün hakları güvence altına alarak eşit şartlarda yaşamlarını sürdürmeleri benimsenmiştir. Lozan antlaşması ne zaman bittiği ise çok fazla sorulur hale gelmiştir. Kısaca belirtmek isteriz ki Lozan Antlaşması bitmiyor süresi Anlaşması İle İlgili VideolarYardımcı Olabilecek BağlantılarLozan Barış Antlaşması’nın Tam Metni ve Tüm Maddeleri Ekleyen Gelenek ve Gelecek Ekleme Tarihi 24 Temmuz 2020. Eklenen KategorilerGüncel, Haluk Başçıl AKP ise tarihsel haklılık temelinde oluşturulan Misak-ı Milli savunmak ve gerçekleştirmek yerine yayılmacı bir politika izliyor. Lozan’ı eleştirerek hem yayılmacı politikasını gizlemeye hem de giriştiği savaşları, döktüğü kanları meşrulaştırmaya çalışıyor. Her türlü uzlaşıya karşı çıkıyor ve bunu bir taviz olarak görüyor. Türkiyenin, uluslar arası camiada bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanınmasını sağlayan Lozan Barış Antlaşması’nın üzerinden 97 yıl geçti. Antlaşmanın hemen ertesinde, Lozan’da varılan uzlaşmaya yönelik yurt içinden eleştiriler yükseldi. O dönemde öne çıkan eleştiriler Misak-ı Milliye riayet edilmediğine, Ege Denizi’ndeki 12 adanın İtalyanlara, Musul’un İngilizlere bırakılmasına yönelikti. AKP ve onun hegemonik etkisi içinde hareket eden kesimlerin Lozan’a yönelik eleştirileri de bu minvalde devam ediyor. “Kulak boynuzu geçer” misali bu kesimler eskilerden çok daha keskinler. Bunlar Misak-ı Milliye’ye pek sahip çıkmasalar da, Ege Denizi’ndeki 12 adan ve Musul konusunda taviz verildiğini, ülkenin hak ve hukukunun yeterince savunmadığını iddia ediyorlar. Hızlarını alamıyorlar, Lozan anlaşmasını tanımamayı ya da yeniden düzenlenmeyi savunabiliyorlar. Türkiye Lozan Antlaşması’yla Misak-ı Milli olarak belirlediği topraklarını İngiltere, Fransa ve İtalya üçlüsüne tam olarak kabul ettiremediği bir gerçek. Bir barış antlaşmasında, karşınızdaki kayıtsız şartsız teslim olmamış ise, tüm önerilerinizi olduğu gibi kabul ettirme şansınız yoktur. O dönemdeki güçler dengesi içinde Türkiye dile getirdiği taleplerinin, iddialarının, tezlerinin ancak bir kısmını kabul ettiremedi. Bunu herkes biliyor. Günümüzde AKP çevrelerinin sürekli gündeme getirdiği Lozan eleştirisi tam da bu kabul ettirilemeyen talepler üzerinden yürüyor. Misak-ı Milli talebimizi sadece Lozan’da yapılan antlaşma ile sınırlı olarak görüyorlar. Birçok kesim gibi, Lozan sonrası da yürütülen fikri takibi ve yapılanları göz ardı ediyorlar. Atatürk’ün Misakı-ı Milli iddiasını Lozan sonunda terk ettiğini, masada uzlaşı ile elde edilenlerle yetindiğini ve bu defteri kapattığını düşünüyorlar. Nedense Misakı Milli içinde yer alan Hatay konusuna hiç girmiyorlar. Boğazlar konusunda da, Lozan Antlaşmasına varılan uzlaşı ile sonrasında Mondros Antlaşması’nda ele edilenleri de görmezden geliyorlar. Hatta bir kısmı Mondros’u dahi küçümseyerek, değiştirilmesi gerektiğini iddia ediyor. Sanırsınız ki, son 18 yılda dış politikada Ege Denizi’nde, Kıbrıs’ta, Suriye ve Irak’ta her istediklerini eksiz bir şekilde büyük güçlere kabul ettirdiler de Lozan’a burun kıvırıyorlar. Tarihsel sürece dikkatli bir şekilde yaklaşıldığında, M. K. Atatürk’ün Lozan Antlaşması sonrasında da Misak-ı Milli idealini sürdürdüğünü görebiliriz. Hatay’ın Kazanılması Lozan Antlaşmasında Türkiye-Suriye sınırı çizilirken de Hatay sınırlarımız, Ekim 1921’de yapılan “Türk-Fransız Antlaşması” nda belirlendiği şekilde kaldı. Misak-ı Milli içinde yer alan Hatay bölgesi yine Fransızlara bırakıldı. Birinci Dünya savaşı sonrasında Avrupa’da oluşan güç dengesi, 1930’lu yıllarda giderek değişti Versay Antlaşması ile geçici olarak Fransa’ya bırakılan ve yirmi yıl içinde yapılacak halk oylaması ile geleceği belirlenecek olan Saar Sar Bölgesi, yapılan bir halkoyu ile 13 Ocak 1935’te Almanya’ya katıldı. Hitler silah patlatmadan eski Almanya toprağını ülkesine kattı. Milletler Cemiyeti’nin yaptırım tehdidini kale almayan Mussolini İtalya’sı, 1935’te Etiyopya’ydı işgal etti. Milletler Cemiyeti üyesi bağımsız Habeşistan’ın Milletler Cemiyeti’ne başvurması, İngiltere ile Fransa’yı hem zora soktu hem de bu iki ülkenin aralarının açılmasına da neden oldu. 1935 Martında Hitler, İngiltere ile “Deniz Silahları Sözleşmesini” imzaladı. Hitler Almanya’sının silahlanma programının önünü açan bu anlaşma Fransa için tam bir felaketti. Kendisini korkutan, silahlanan ve giderek saldırganlaşan Almanya karşısında, kendi kaderine terk edilmişti. 1936 yılında İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya arasındaki dengeler Almanya lehine daha da bozuldu Hitler, 1936 Martında Hollanda, Belçika ve Fransa sınırındaki demilitarize Ren Bölgesi’ne, asker gönderdi. Bu bölgeyi yeniden askerileştirdi. Fransa’nın güvenliğini zayıflatan Hitler’in bu girişime İngiltere sessiz kaldı. Almanya’ya karşı bir kez daha yalnız başına bırakılan Fransa’nın bu oldubittiyi kabullenmekten başka yapacağı bir şey yoktu. Akdeniz, Orta Doğu ve Balkanlarda yayılmacı bir politika güden Faşist İtalya, 1936 yılından itibaren, Ege Denizindeki 12 adayı tahkim etmeye ve silahlandırmaya başladı. Doğu Akdeniz’deki İngiliz ve Fransız çıkarlarını ve Türkiye’nin de güvenliğini tehdit eden bu girişim karşısında İngiltere-Fransa ikilisi sessiz kaldı. Doğu Akdeniz’de hakimiyet mücadelesini başlatan İtalyanın girişimine karşı çıkmayan bu iki ülkenin tavrı, onların eski güçlerinden ne kadar uzak olduklarını da gösteriyordu. Tüm bu gelişmeler başta Fransa olmak üzere İngiltere’nin de acizliğini sergiliyordu. Bu durum Müttefiklerinin onlara duydukları güveni de yok ediyordu. Fransa’nın acizliğini fark eden Atatürk, bundan yararlanmayı bildi. Türklerin çoğunlukta olduğu, ancak Fransa’nın egemenliğindeki Hatay’ı ülke ve dünya kamuoyuna gündemine taşıdı. Cenevre’deki Milletler Cemiyeti toplantısında Fransa ile yapılan Hatay görüşmeleri netice vermedi. Bunun üzerine Türkiye, Fransa’ya, 9 Ekim 1936’da, Suriye’ye olduğu gibi, İskenderun Sancağı’na da bağımsızlık verilmesini isteyen resmi nota verdi. 27 Ocak 1937’de Milletler Cemiyeti, Hatay’ın bağımsızlığını kabul etti. Bir seçimle de nüfus çoğunluğunun tespit edilmesine karar verdi. Atatürk’ün Hatay’ı silah zoruyla alabileceğini düşünen Fransızlar, Hatay’da tarafsız seçimlerin yapılmasını sağlamak için bir kısım Türk askerinin Hatay’a girmesini kabul etti. 13 Ağustos’ta yapılan seçimlerde meclis çoğunluğunu Türklerden oluştu. 2 Eylül 1938’de Hatay Cumhuriyetini ilan eden Meclis, 29 Haziran 1939’dada Türkiye’ye katılma kararı aldı. Avrupa’da yaşanan süreci, güçler dengesini çok iyi değerlendiren M. K. Atatürk, 20 Ekim 1921’de Fransa’ya bırakmak zorunda kaldığı Hatay’ı, doğru bir strateji ve taktikle, silah patlatmadan uzlaşı ile ülkemiz topraklarına kattı. Misak-ı Milli’nin Güney Batı’sında yaşadığımız bu eksiklik giderilmiş oldu. Türkiye’nin Boğazlar Egemenliği Montrö Antlaşması Avrupa’nın emperyalist ülkeleri Lozan Antlaşmasında boğazların tam olarak Türkiye egemenliğine geçmesine karşı çıktı. Varılan uzlaşı oldukça sorunluydu. Türkiye’nin egemenlik hakkını sınırlıyor, güvenliği için de bir tehdit içeriyordu. Atatürk, Avrupa’da Almanya ve İtalya arasındaki yakınlaşmayı yakından takip ediyordu. Avrupa’da yeniden çıkacak büyük savaşta İngiltere ve Fransa’nın bir yanda Almanya ve İtalya’nın da diğer yanda yer alacağı görüyordu. Bu mevzilenmeyi iyi okuyan Atatürk, Doğu Akdeniz’in güvenliğini İngiltere ve Fransa çıkarlarını da tehdit eden İtalya’nın yarattığı ortamı iyi değerlendirdi. Sovyetler Birliği’nin de desteğini alarak Lozan’da sonuca bağlanamayan boğazlar sorununun yeniden görüşülmesi için resmi girişimleri başlattı. İngiltere ve Fransa Lozan anlaşmasının yapıldığı dönemdeki gücünden uzaktılar. Gelecekte çıkacak savaş için Türkiyeyi kazanmak istiyorlardı. Bu nedenle eski husumetlerini bir yana bıraktılar ve uzlaşıcı bir siyaset izlediler. Temmuz 1936’da bir araya gelen Türkiye, Bulgaristan, Fransa, İngiltere, Japonya, Romanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavakya ve Yunanistan “Montrö Antlaşması”nı imzaladılar. Bu antlaşma ile Türkiye, Lozan’da elde edemediği boğazlar üzerinde egemenlik hakkını, fikri takibi ve kararlı tutumuyla gecikmeli de olsa, uzlaşı içinde elde etti. Sonuç Misakı-Milliye Türklerin son derece gerçekçi ve haklı talebinin somut ifadesiydi. Kendi taleplerini Empeyalist devletlere kabul ettirmesi son derece güçtü. Taleplerini Lozan’da bir bütün olarak, “bir seferde”, kabul ettirilmesi mümkün değildi. Lozan Atatürk için zorunlu bir etaptı. Bunu aştıktan sonra ideallerini terk etmeden kararlılıkla sürdürme konusunda son derece kararlıydı. Fikri takibi ve kararlığı sayesinde tarihin önüne getirdiği tüm fırsatları değerlendirmesini bildi. Savaş alanlarında doğmuş bir lider olarak, amacına savaşla, kan dökerek değil, rakipleriyle uzlaşı içinde ulaştı. Atatürk sonrasında Misak-ı Milli fikri takibi ve kararlılığı ne yazık ki devam etmedi. İkinci Dünya Savaşının getirdiği tarihsel fırsatlardan yararlanılamadı. Bu büyük savaşa girmeden, kan dökmeden uzlaşı içinde Ege Denizinin 12 adası, Güney sınırımız ve belki Musul sorunu bile çözülebilirdi. AKP ise tarihsel haklılık temelinde oluşturulan Misak-ı Milli savunmak ve gerçekleştirmek yerine yayılmacı bir politika izliyor. Lozan’ı eleştirerek hem yayılmacı politikasını gizlemeye hem de giriştiği savaşları, döktüğü kanları meşrulaştırmaya çalışıyor. Her türlü uzlaşıya karşı çıkıyor ve bunu bir taviz olarak görüyor. Böylelikle hem Türkiye’ye hem de kendilerine yazık ediyor. Geri Bildirim gönder...

misaki milli ve lozan antlaşması karşılaştırılması